Kasyopya Deneyi
  Ana Sayfa
 
Kasyopya’lılara Göre Önerilen Hareket Tarzları
Evren'in tüm boyutlarında varolan her şey, voroluşu yalnızca iki şekilde deneyimleyebilir. Bunlar “Uzun Dalga Döngüsü” ve “Kısa Dalga Döngüsü” dür.


Bu iki yol arasındaki fark şudur; uzun dalga döngüsü tamamen eterik veya ruhsal bir varoluş olup, evrimde döngüsel bir tarzda çok yavaş bir değişim meydana gelir. Kısa dalga döngüsünde ise bir ikilik/dualite vardır, çünkü ruh dögünün yarısında eterik/ruhsal bir halde deneyim yaşarken, döngünün diğer yarısında fiziksel bir deneyim yaşar. Dünya’daki fiziksel bedenler içindeki ruhların deneyimlediği şey de budur. Bu iki yarı, zaman olarak ölçülemez ama elde edilen deneyimin bütünü her iki yarıda eşittir. İnsan ruhlarının -aldıkları grup kararı ile- tamamen eterik/ruhsal bir varlık yerine fizikselliği deneyimlemeyi seçtiğnde bu kısa dalga döngüsüne geçilmiştir. “Yanlış bilgiye cezbolma” olarak adlandırabileceğimiz “Adem ile Havva” nın sembolik hikayesinde bu durum anlatılır.


Varoluş toplam yedi yoğunluktan oluşur. Bunlardan üç tanesi fiziksel, üçtanesi eterik/ruhsal ve bir tanesi de her iki durumu içeren yarı fiziksel olan dördüncü yoğunluktur. Dördüncü bilinç yoğunluğu seviyesi, yalnızca Kendine Hizmet ederek var olunabilen en yüksek yoğunluk seviyesidir. Dolayısı ile dördüncü yoğunluk, “Kendine Hizmet” in yani "negatif düşünce kalıbının" en yüksek örneğidir. Dördüncü yoğunluk seviyesine üçüncü yoğunluk seviyesinden ilerlenerek gelinir. Yukarı doğru her bir yükselişte, bireysel bilinçli varlığın varoluşu o kadar “daha az zor” hale gelir. Bu nedenle dördüncü yoğunlukta varoluş, üçüncü yoğunluktakine göre daha az zordur ve üçüncü de ikinciden daha az zordur ve ruh enerjisi üzerinde daha az yük yaratır.


Dünya yaklaşmakta olan dördüncü yoğunluk seviyesine doğru ilerlerken, Başkalarına Hizmet’e ilerlemek ile Kendine Hizmet’te kalmak arasında bir seçim yapmamız gerekiyor.


Dördüncü yoğunluk seviyesinde varolan varlıklar üçüncü yoğunluk seviyesinde varolan varlıklardan negatif ruh enerjisini çekebilirler. Aynı şekilde, üçüncü yoğunluk seviyesindeki varlıklar, ikinci yoğunluk seviyesindeki varlıklardan enerji çekebilir. Bu enerji alış biçimi diğeri kadar gerekli değildir ama gene de yapılıyor. Üçüncü yoğunluk seviyesinde bulunan insanların ikinci yoğunluk seviyesindeki hayvan krallığındaki varlıkların sıkça sıkıntı ve acı çekmesine neden olmalarının sebebi de budur; çünkü bizler de esas olarak Kendine Hizmet eden varlıklar olarak ikinci seviye ve birinci seviyedeki varlıklardan negatif ruh enerjisi çekiyoruz.


Kertenkele varlıkları olarak tanımlanan varlıklar (Zeta Retikulan’lar) kendilerini sıkı bir şekilde Kendine Hizmet’e sabitlemeyi seçmişlerdir. Bunun mümkün olduğu en yüksek yoğunlukta oldukları için, üçüncü seviye, ikinci seviye ve birinci seviyede bulunanlardan sürekli olarak büyük miktarlarda negatif enerji çekmeleri gerekiyor ve tüm o yaptıklarının sebebi de bu. Bu durum ırklarının ölmekte olmasını da açıklıyor; çünkü Kendine Hizmet’ten Başkalarına Hizmet’e nasıl geçireceklerini öğrenebilmiş değiller. Bu seviyede bizim ölçülerimize göre çok uzun bir süredir kalmış olduklarından buraya sıkıca yapışmış durumdalar. Bu yoğunlukta (dördüncü) nüfuslarını da arttırdılar. Irklarının ölmekte olmasının ve gözleri kararmış bir şekilde sizden mümkün olduğunca çok enerji almaya çalışarak ırklarını metabolik olarak yeniden yaratmaya çalışmalarının sebebi bu.


Çok uzun süredir –Dünya’da çok sayıda olduğumuzdan dolayı ve diğer- Dünya’nın yönetimine “açıktan” el koyma niyetindeler. Herşeyi istedikleri gibi ayarlamak ve bu gezegenin deneyimleyeceği dördüncü yoğunluğa geçişte mümkün olduğu kadar çok negatif enerji emebilmek için zamanda ileri ve geri yolculuk yapıyorlar. Buradaki amaç dördüncü yoğunlukta bizim yönetiminizi ele geçirmek ve bir dizi şeyi gerçekleştirmek;


1. Irklarını sürdürülebilir halde tutumak,
2. Sayılarını arttırmak,
3. Güçlerini arttırmak,
4. Irklarını dördüncü yoğunluk alemine yaymak.


Bunların tümünü gerçekleştirebilmek için takvimimize göre yaklaşık 74 bin yıldır olaylara müdahale ediyorlar. Bu çalışma sırasında zamanda ileri ve geri yolculuklar yapmak suretiyle tüm bunları tamamen sabit bir zaman-mekan aralığında gerçekleştiriyorlar. Ama ne kadar ilginçtir ki tüm bu çalışmalar başarısız olacak. Kertişler yani negatif Kendine Hizmet, "arzuya dayalı düşünme" olarak tanımlanan şeyden dolayı bunu göremiyorlar. Sadece görmek istediklerini görüyorlar.


Aşırı korku ve endişe negatif nitelikte bir korku/endişe enerjisi üretir ve bu o varlıklar (KH) için bir yakıttır. Bu enerji transferi eterik/ruhsal beslenme yöntemini temsil eder. Uygun bakış açısı ile bakıldığında tehlike coşkuya dönüşür. Neşeye biraz kaynak ayrılması önerilir. Daha geniş bilgi için “Pleiades Öğretileri” (Yazarı: Barbara Marciniak) kitabını okumanız önerilir.


“Özgür İrade” yaratılıştaki en önemli bilinç yasasıdır. Buna göre, bir başkasının bilgi edinme seçimine veya bunu nasıl yaptığına veya yapmadığına müdahale etmemiz mümkün değildir. Bir başkasının algılarını değiştirmeye çalışmanın gereği yoktur ve bu “Özgür İrade” ye müdahale anlamına gelir. Eğer biri “Aydınlanmak” yerine “Takıntılanma” yı seçiyorsa, bu onun seçimidir. Her şey derslerden ibaret ve eğer bir kişi belirli bir yolu seçmişse, onun gidip öğrenmesi gerekeni öğrenmesine izin verilmesi gerekiyor.


Bir KH aracı, başka birinin ihtiyaçlarına karar vererek BH adayı olmayı öğrenemez.


Aslında dördüncü yoğunluğa ulaşmak niyeti ile şunu veya bunu yapan herkes KH moduna giriyor: Çünkü bir sonuç veya bir ödül bekliyorlar ve bu durum Kendine Hizmet’tir. Kendini memnun etme eğilimi de KH’liği besleyen bir durum olduğundan; buna da dikkat edilmelidir. Duyguların görüş oluşturması tehlikesine dikkat edilmelidir.


Karmik birinci seviye süreçlere yani önemli kadersel görev veya derslere müdahale etmemeye dikkat edilmelidir. Kişi tavsiyede/öneride bulunabilir, bunda sorun yoktur, ama dersi değiştirmeye çalışmamalıyız. Karma kendi varlığını herzaman dayatır, bunu unutmamalıyız.


Sonuç olarak; 3'üncü yoğunlukta bulunuyoruz. Doğamız gereği KH'yiz. BH adayı olabiliriz ama 4'üncü yoğunluğa geçene kadar BH değiliz.


Forum tartışmalarında, fikirler, görüşler birer öneri veya tavsiye şeklinde sunulmalı ve bir beklenti içerisine girilmemelidir. Anlayacak olanlar anlayacaklardır. Karşıt görüş münakaşalarının peşinden gidilmemesi önerilir, bunun faydası yoktur. Varolan herşey/tek şey derslerdir. Tartışmalarda hem bizim için ve hem de karşı taraf için, herşey yerini bulacaktır. Fakat olayları zorlarsak yolumuzu şaşırma riskiyle karşılaşırız.


Yaşadığımız dönemler karmaşa içinde olsa da ve bu kaotik durum daha da artacak dahi olsa; karmaşayı değişimler izleyecek, sabırlı olmalıyız. Dolayısı ile kişinin yaklaşan dördüncü yoğunluğa hazırlanma aşamasında, yapması gereken tek şey “bilgi toplamak” olmalıdır. Bedenlerimizi dördüncü yoğunluğa dönüştürmede yararlanabileceğimiz bir egzersiz yok, önemli olan “ruh” dur. Bu doğal bir süreçtir, hazırlığa gerek yok. Yani dönüşeceksen dönüşeceksin, dönüşmeyeceksen dönüşmeyeceksin. Bilgi toplamak ise belki sadece olayın “daha az travmatik” olmasına faydası olabilir, olamayabilir de. Teorik olarak eğer bir birey doğru seçimleri yaparak doğal bir şekilde gelişirse ve geçişin yapılacağı zamana ulaşırsa, o bireyin bedeni de fiziksel olarak bu geçişi yaşar.


Kendi hızımızda bilgi toplayıp, ağ çalışması yapılması tavsiye ediliyor. Öğrenmek metabolik değişime neden olur. Kişi belirli bir görev yapma anlamında kaderini gerçekleştirme sürecindeyse, Evren bu durumda onun gereksinimlerini karşılama gücüne sahiptir. Akışına bırakmak en iyisi.


Yılan kardeşliği, yani kertenkeleler, özgür iradeye yaklaşık 309.000 yıldır müdahale ediyorlar ve değişim yaklaştıkça gözleri kararıyor. “Şeytani” varlıklara karşı direnmede, bilgiden başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Bu kontrol düzenine “açıktan” isyan etmenin neticesi beşinci yoğunluk (spatyum) olabilir. Bizim insanlar olarak sahip olmamızdan kortukları tek şey “bilgi” dir. Dini semboller, işaret veya rakamlardan korkmazlar. Bu varlıklara karşı direnmemizde en büyük gücümüz “Özgür irademizde de bulunmuyor”, “hayır deme gücümüzde” de bulunmuyor. Anahtar ruhsal bilgi birikiminde bulunuyor. Kertenkeleler insanlar arasında yaşamadılar ama zamanın çeşitli noktalarında insanlarla “doğrudan” etkileşime girdiler. Bu koşullar, insanların tamamen yabancı bir yerden gelen tanrıları kabul etmeye ve tapınmaya hazır, istekli ve muktedir oldukları noktalarda gerçekleşti. Yakın geçmişte böyle birşey olması söz konusu değildi. Ama dikkat edelim, çok yakında bu tekrar gerçekleşebilir.


Ritüeller faydasız, gerekli olan tek savunma bilgidir. Bilgi bizi varoluştaki tüm olası zarar biçimlerine karşı korur. “Bilgi” sözcüğünün ardındaki kavramın herhangi bir sınırı yoktur. Bilgi kelimesinin ve bu kelimenin manasının, ihtiyaç duyabileceğimiz herşeyi nasıl sağlayabildiğini anlamak için altıncı duyunuzu kullanmanız tavsiye edilir.


Daha fazla bilgimiz oldukça daha az korkumuz olur, daha az acımız olur, daha az gerilim hissederiz ve herhangi tür veya biçimde daha az tehlike deneyimleriz. Şimdi bunu çok dikkatlice düşünelim çünkü bu çok önemli: "Bilgi" sözcüğünün ardındaki kavramın herhangi bir sınırı var mı? Eğer bu kavramın sınırı yoksa o kelimenin değeri nedir? Sonsuz. Bir tek kavramın, bir tek anlamın bizi bütün sınırlandırmalardan nasıl serbest kıldığını anlayabiliyor musunuz?


Daha fazla bilgimiz oldukça, kendimizi nasıl koruyacağımız konusunda daha fazla farkındalığımız olur. Koruma bu farkındalıkla birlikte doğal olarak gelir. “Bilgi” kelimesi, ifade ettiği kavramın tüm olası anlamlarını kapsıyor. Sadece tek bir terimin, bu tek kelimenin nasıl bu kadar çok mana taşıdığını düşünebiliyor musunuz? Bunun tamamen farkında olmamız önemlidir. Burada aydınlanmanın belirtilerini görebilirsiniz ve aydınlanma bilgiden gelir. Bilgi, tüm varoluşun çekirdeğine gider, tüm cisimleri kapsar. “Işık” bilgidir, tüm varoluşun çekirdeğindeki bilgidir. “Işık herşeydir ve herşey bilgidir ve bilgi herşeydir.”


Bilgi kazanmak, kişinin varlığına birşeyler eklemesi anlamına geliyor. Kişinin, varlığına arzu edilebilir herşeyi katması demektir. Ayrıca şu anda olduğu gibi “ışığa ulaşma” yolunda çaba gösterirken, gerçekten bilelim ki “ışık bilgidir”. Bilgi, tüm varoluşun çekirdeğinde mevcut olması ile, varoluştaki tüm negatiflik biçimlerine karşı koruma sağlar.


Bilgi, tüm varoluşun kökünde olduğu için, bilginin kabul ettiği şey, bizi yanlış “veri” yi benimsemekten koruyacaktır. Açık olup, sadece açık bir şekilde bilgi edinmeye çalıştığımızda yanlış veriyi benimseme konusunda korku duymamıza gerek kalmaz.


Eğer “iman” varsa, edinebileceğimiz hiçbir bilgi yanlış olamaz, çünkü böyle bir şey yoktur. Bize yanlış bilgi veya veri vermeye çalışan herkes başarısız olacaktır. Bilgi koruma sağlar; ihtiyaç duyabileceğimiz tüm korumayı.


İnsanlardan bazıları, ilerledikleri yolun bir noktasında takılıp kalıyorlar. “Takıntı” dediğimiz gizli bir süreçten geçiyorlar. Takıntı bilgi değildir, takıntı atalettir. Bu nedenle, kişi takıntılı hale geldiğinde, ruhsal gelişimin sağlanması, ilerletilmesi durdurulmuş olur. Çünkü ruhsal gelişim ve ilerleme ancak gerçek bilginin edinilmesiyle olur. Kişi takıntılandığında koruması da azalır. Bu nedenle kişi sorunlara, trajedilere ve her tür zorluğa açık hale gelir.


Bilgi edinme, hızlı bir artışla meydana gelebiliyor ve bu bazıları tarafından “Aydınlanma” olarak tanımlanıyor. Aydınlanmış varlık, bilgili varlıktır. Bilgi edinme, ruhsal varlığı ciddi ölçüde ilerletir. Kişi belirli bilgi platolarına yaklaştıkça saldırılar artar, ama bir kez ulaşıldığında tehlike buharlaşıp kaybolur. Acaba neden?


Eğer insanlar, öğrenmeye “açık ve isteklilerse” öğrenebilirler. Eğer gelişip bilgi kazanmayı seçersek, hiçbir noktada hiçbir şey hakkında asla bloke olmaz veya takıntılanmayız. Eğer bilgimizi sınırlandırmayı ve takıntılanmayı seçersek, o zaman kendimizi sürekli bloke etmiş halde buluruz ve bu durum tüm yaşam deneyimlerimizde kendini gösterir.


Bir başkasının bilgi edinme seçimine veya bunu nasıl yaptığına veya yapmadığına müdahale edilmemelidir. Bir başkasının seçimlerini değiştirmeye çalışmanın gereği yoktur, bu “Özgür İrade” ye müdahale anlamına gelir. Karmik öğrenme ödevlerine müdahale etmeme konusunda dikkatli olmalıyız. Eğer kişi “Aydınlanmak” yerine “Takıntılanmak” ı seçiyor ise, bu onun seçimidir, müdahale etmemek gerekir.



“Öğrenin, öğrendiğinizde gelişirsiniz, geliştiğinizde ilerlersiniz, ilerlediğinizde DÖNÜŞÜRSÜNÜZ.”

"Dersler öğrenenler için değerlidir."

"Ders, dersler, herşey bundan ibaret. Tüm dersler paha biçilmez öneme sahip."

“Keşfet: Öğrenmeyi besleyip büyüten keşiflerdir.”

“IŞIK HERŞEYDİR VE HERŞEY BİLGİDİR VE BİLGİ HERŞEYDİR.”







Not: Kasyopya Celseleri’ndeki orijinal cümlelere olabildiğince sadık kalarak yazmaya çalıştım. Ra Bilgileri, Pleiades Öğretileri ve Kasyopya Celselerinden “ilham” aldığımı söylemeliyim, bu şu demektir: Kişi kendi gücünü hiçbir zaman hiç bir şeye teslim etmemelidir, zira “kişi birliğin ta kendisidir” ve "yaratılışın temel unsurudur". Değerlendirme okuyucuya veya kişiye kalmıştır, bir öneri veya bir tavsiyeden öte bir değeri yoktur yazılanların.




Kısaltmaların Anlamları

"BH" veya "Bh" veya "bh" : Başkalarına hizmet anlamında "pozitif" yol,


"KH" veya "Kh" veya "kh" : Kendine Hizmet anlamında "negatif" yol, egonun yolu veya kendini memnun etme yolu.




Daha detaylı bilgi için, sitenin şu linkine bakılabilinir:

http://www.budur.com/forum/topic.asp?TOPIC_ID=1587&whichpage=7



Birleşecek Olan Üç Ayrı Döngü




1. Güneş’imizin “ikizi” olan “kahverengi yıldız”, Güneş’in ışığı ile gözükecek kadar yaklaşacak, böylece bunun bariz sonucu olarak o yıldız (ikiz) görülecek ve insanlar büyük bir panik yaşayacaklar. İnsanlar arasında “korku ve kaos” olacaktır. Daha sonra bu “ikiz” yıldız tekrar kaybolacak, “çok korkutucu bir dönemden sonra” görünüşte tekrar bir normal sukunetli bir dönem yaşanacak. Güneş’imizin “ikizi” olan yıldızın Dünya’dan Güneş ışınları ile görülebilecek kadar Dünya’ya yaklaşması bir döngü içerisindedir.


2. Bir sukunet döneminin ardından, ayrı bir döngüye sahip olan Ourt bulutundan kaynaklanan Kometler (göktaşları) Dünya’ya ulaşacaklar. Bazı insanlar bu komet kümesini, 12. gezegen veya Nibiru olarak algılamışlardır. Aslında bunlar kometler olup, toplu halde gözlemlendikleri için “gezegen” olarak algılanmışlardır. Sümer'lilerde geçen budur. İnsanlık, geçen çağlarda komet kümesini deneyimlemişti ve 3600 yıllık bir komet kümesi döngüsü var. İşte bu kometler Dünya’ya çarpacaklar. "İnsanlığın deneyimsel döngüsündeki felaketler bu komet kümesinin geçişine tekabül ediyor". Komet kümesi ilk defa Büyük Döngü’yle veya diğer adıyla “Dalga” ile beraber gelmektedir. Bu ilk kez olacak, insanlığın tarihinde.



3. İnsanlığın “Cennet’ten Düşüş” hikayesinin başlangıcı ile (fizikselliğin seçimi ile) “Büyük Döngü” başlar. Bu döngü kapanacaktır. Bu döngünün süresi 309.000 yıldır. Daha doğrusu 3.Yoğunluk Fizikselliğine (Cennetten Düşüş) geçen insanlar, 309.000 yıl sonra bir Büyük Deneyim’in kapanışını yaşayacaklar. Dünya “gezegen” olarak 4. Yoğunluğa geçecek. Büyük Döngü’ye Dalga’ da denilmektedir.




Kısaca Özetlemek Gerekirse:








1. “İkiz Güneş”in Görülmesi Döngüsü ve Korku ve kaosun yaşanması, bir süre sonra, İkiz’in gözden kaybolmasıyla; bir rahatlık ve sukunet dönemi,

2. Komet Kümesi (göktaşları) döngüsü, 3600 yıllık döngülü.

3. “Büyük Döngü” nün kapanması, 309. 000 yıllık döngülü, Dünya’nın 4. yoğunluk realitesine geçişi.











Kısaca Dünya ve üzerindeki İnsanlığı bekleyen olayların sırası (Kasyopya Celselerinde) bu şekildedir.


"İncil'deki kehanetler bir korku ve kaos döneminden bahsediyor, ardından sükunet ve ardından büyük bir huzur, yenilenme ve bereketin içinde beklenmedik bir şekilde gelen son.” diyorlar. Kasyopya'lılar Danyal’ın kitabına da atıfta bulunarak bunun gerçeğe “yakın” olduğunu vurguluyorlar.


Burada birleşecek olan 3 ayrı döngü göreceğiz. Şimdilik bu bilgiler hazmedilmeli ve korkulmamalıdır. Bu bir fırsattır.Kasyopya'lılar “Eğer John C. Rockefeller isen kötü zaman, Mahatma Gandi isen iyi zaman.” diyorlar.










1. “Güneş'in aslında bir çift yıldız olduğu teorisi”- “Karanlık Yıldız”


“Güneş bir proton ve “ikizi” ise bir elektrondur” deniliyor. Bu “ikiz” yıldız veya “kahverengi yıldız” veya “karanlık yıldız” eliptik bir yörüngeye sahip olduğundan ve güneşin arkasında olduğundan görülememektedir denilmektedir. Bu “Karanlık Yıldızlar” o kadar uzun süredir yanıyorlar ki gazları bitmek üzere olan yıldızlardır. Uzayın siyah zemininde bunların görülememesinin bir nedeni de budur. Bilim adamları bu yüzden onlara "kahverengi" adını taktı. Gözlemciler “Karanlık madde”yi göremiyorlar çünkü karanlık ancak bunların varlığı diğer etkileri ile veya dolaylı olarak ispatlanabiliyor. Karanlık maddenin varlığında olduğu gibi bu bilim-insanlarının “kahverengi yıldız” dedikleri aslında “Karanlık Yıldız” lardır. Güneşimizin ikizi olan bu Karanlık Yıldız, eliptik bir yörüngeye sahip olduğundan Güneşe yaklaşıp uzaklaşmaktadır. Bir döngüye sahiptir.


Karanlık Yıldız, Komet Kümesinin “nedeni” dir. Komet Kümesi’de Karanlık Yıldız’ın “sonucu” dur. Biri neden diğeri sonuçtur. Karanlık Yıldızın döngüsünün de 3600 yıl olmadığını söylediklerini düşününce, bu Karanlık Yıldız’ın Güneşe yaklaşmadan da Ourt bulutundan Güneş sistemimize Komet Kümesi savurduğunu söyleyebiliriz. İşte bu sefer Karanlık Yıldız, Güneş ışınlarının da yardımıyla “karanlık” olmaktan çıkacak ve insanlar tarafından görülebilecektir. Bu gözükme “korku ve kaosa” neden olacaktır.



2. Komet (Göktaşı) Kümesi


Güneş sistemimizin çok dışında bulunan bu buzlu taşlara ourt bulutu denilmektedir. İşte bu bulut kümesinden 3600 yılda bir “komet kümesi” Dünya’ya doğru gelmektedir. Sümer yazıtlarında ve Z. Sitchin’in gezegen olarak bahsettiği “olgu” budur. İçi buz olan göktaşlarıdır bunlar.




3. Büyük Döngü Kapanıyor



İnsanlık “kısadalga” döngüsü denilen fiziksel bedenli yaşam deneyine geçişi ile başlayan Büyük Döngü kapanmaktadır. Dolayısı ile bunu 309.000 yıl olduğu ve bu sürenin sonuna geldiği söylenmektedir. Bir dönem kapanacak ve yeni dönem de 309.000 yıl sürecek (4. Yoğunluk realitesinin) deniliyor.













YORUM: Doğrudan anladığımı söylemek istiyorum: Aslında bizim anladığımız anlamda “ZAMAN YOK” ve Büyük Döngü'nün kapanması ile “gerçeklikler birleşecek” ve 4. yoğunluğa geçişe üst yoğunluk Başkalarına Hizmet varlıkları yardım edeceklerdir.

Fiziksel ölümü yaşayanların Ruh ları ise “ESKİ DÜNYA” ya “YENİ BEDENLER” ile enkarne olacaklar, sanırım eski Dünya şimdiki bildiğimiz Dünya’dan çok ama çok farklı olacak. Her şeye yaniden başlayacaklar (309.000 yıllık yeni bir 3. yoğunluk –fiziksellik- deneyimine, Büyük Döngü’ye yani). Buradan 3. Yoğunluk realitesinden çıkabilmek için yeni bir Dünya’da yeni bir beden ile ve evet buradan çıkabilmek için 309.000 yıllık bir süreyi deneyimlemek zorunda kalacaklar.

Bir 309.000 yıl daha çekilmez doğrusu:)) “Çiftlikten kaçmak” için yeniden 309.000 yıl çok uzun br zaman.

Bu olayı insanların bir “fırsat” olarak görebilmeleri gerekiyor: Aslında çok BÜYÜK BİR FIRSAT’ı seçmek bizleri bekliyor. Tabi bu bunu seçtim demekle olmuyor, çabalamak da gerekecektir.
.





Not: Kasyopya Celseleri’ndeki orijinal cümlelere olabildiğince sadık kalarak yazmaya çalıştım. Ra Bilgileri, Pleiades Öğretileri ve Kasyopya Celselerinden “ilham” aldığımı söylemeliyim, bu şu demektir: Kişi kendi gücünü hiçbir zaman hiç bir şeye teslim etmemelidir, zira “kişi birliğin ta kendisidir” ve "yaratılışın temel unsurudur". Değerlendirme okuyucuya veya kişiye kalmıştır, bir öneri veya bir tavsiyeden öte bir değeri yoktur yazılanların.


BİR’İN YASASI

*BİR’İN YASASI
*BİR’İN YASASI’NA DOĞRU TEKAMÜLÜ HIZLANDIRMAK İÇİN ALIŞTIRMA
*SAPMA YASALAR (BİR’İN YASASI’NIN SAPMALARI)
**Özgür İrade Yasası
**Sevgi Sapması
**Işık Sapması
**Öğrenme/Öğretme Sapması
**Şifa Sapması
**Hizmet Yasası
*HİZMETİN TÜRLERİ (Başkalarına Hizmet ve Kendine Hizmet)
*HASAT VE BAŞKALARINA HİZMET (Pozitif Yol)
*HASAT İÇİN HİZMET SEÇİMİ



BİR’İN YASASI


“İsterseniz şöyle düşünün: Evren sonsuzdur. Bunun doğru olup olmadığı henüz kanıtlanmadı ama sizi temin ederiz ki, benliklerinizin, idrakinizin, arayış yolculuğu adını verdiğiniz şeyin ya da yaratılışı algılayışınızın sonu yoktur. Sonsuz olan çok sayıda olamaz, çünkü çokluk sonlu bir kavramdır. Sonsuzluğu tanımlamak için onu birlik olarak tarif etmeniz gerekir, yoksa sonsuzluk terimi bir anlam ya da içeriğe sahip olamaz. Sonsuz Yaratan’da sadece birlik bulunabilir. Birliğin basit örneklerini gördünüz. Güneş ışığında bulunan tüm renkleri gösteren prizma gibi. Bu birliğin basit bir örneğidir.

Gerçekte doğru ya da yanlış yoktur. Şu zaman diliminde, çeşitli şekillerde çarpıtarak kendi kendinizi eğlendirdiğiniz, akıl/beden/ruh bileşiminiz vasıtasıyla yaptığınız dansın bir noktasında uyum içine girilerek kutbiyetler kaybolacaktır. Bu çarpıtma, bu saptırma da aslında hiç gerekli değildir. Her biriniz, her şeyi birbirine bağlayan mutlak düşünce birliğini anlamak yerine, bunlardan birini alternatif olarak seçiyorsunuz. Birbirinin aynı ya da en azından benzeri varlıklar gibi dahi konuşmuyorsunuz. Oysa, her türlü varlık, duygu, olay, durum sizsiniz. Siz her şeysiniz. Siz birliksiniz. Siz sonsuzluksunuz. Siz sevgi/ışık, ışık/sevgi’siniz. İşte Bir’in Yasası budur.” (Ra 1, s. 79,80)


Buradan çıkan sonuçlar:

1. Evren sonsuzdur.
2. Sonsuz olan çok sayıda olamaz.
3. Sonsuzluğu tanımlamak için onu birlik olarak tarif etmeniz gerekir, yoksa sonsuzluk terimi bir anlam ya da içeriğe sahip olamaz.
4. Sonsuz Yaratan’da sadece birlik bulunabilir.
5. Gün ışığında bulunan tüm renkleri gösteren prizma, bu birliğin basit bir örneğidir.
6. Siz her şeysiniz. Siz birliksiniz. Siz sonsuzluksunuz. Siz sevgi/ışık, ışık/sevgi’siniz. İşte Bir’in Yasası budur.



“Sonsuzluğu tanımlamak için onu birlik olarak tarif etmeniz gerekir” deniliyor. Ve insanlar için de “siz sonsuzluksunuz, siz birliksiniz, siz herşeysiniz” deniliyor. Ayrıca sonsuzluğu vurgulanan sadece insan değil “Evren” dir.

Bu tanımda dikkati çeken en önemli şeyin; bir çok monoteist (tek tanrılı) dinin içine düştüğü “ayrılık ilüzyonu” nun olmamasıdır. Biz(insanlar) Tanrı’dan ayrı değiliz, bu açıkça vurgulanmıştır. “Her şey”, tek varlığın ürünü ve görünümüdür. Tasavvuf ile ilgilenenler bu kavrama yabancı değillerdir.


“RA: Akıl/beden/ruh bütünlüğü, Yaratan ile birdir..” (Ra 1, s. 147)


Sevgili Ra toplumsal bellek bileşimi, açıklamaya devam ediyor:

“Gezegeninizde bulunuşumuz eskidir. Bir’in Yasası’nı, Birlik Yasası’nı insanlara anlatmak için hizmet verdik. Her zaman aynı derecede başarılı olamadık. Gezegeninize ayak basıp orada dolaştık. İnsanlarınızın yüzlerini gördük. Ama şimdi en büyük sorumluluğumuz Bir’in Yasası’nda yapılmış olan çarpıtmaları (tahrifatı) giderecek durumda bulunmaktır. Biz buna -isterseniz şöyle diyelim- sizin devreniz tamamıyla bitene kadar devam edeceğiz. Bu devrede yapamazsak bir sonraki devrede devam edeceğiz. Biz zamanın bir parçası değiliz, onun için de her zaman sizlerle beraber olabiliriz. Kardeşim, bu yanıt size amacımızı anlayabilecek kadar bilgi veriyor mu?” (Ra 1, s. 78)


Buradan çıkan sonuçlar:

1. Gezenimizde bulunuşları eskidir.
2. Herzaman aynı derecede başarılı olamamışlar.
3. Şimdi en büyük sorumluluklarının “Bir’in Yasası’nda yapılmış olan çarpıtmaları (tahrifatı) giderecek” çalışma olduğunu söylüyor.
4. Şu anda Dünyamızda ‘Bir’in Yasası’nda çarpıtılmış (tahrif) edilmiş bir dönem yaşanıldığı vurgulanıyor.




“SORU: Bu kitabın okuyucularının genel gelişmeleri için, Bir’in Yasasına doğru tekâmülü hızlandırmak için yapılması gereken alıştırmaların ya da uygulamaların bazılarını bildirebilir misiniz?

RA: Birinci alıştırma: Bu sizin illüzyonunuz için en kullanışlı ve en gerekli olandır. Bunun içeriği sevgidir. Yaşanan an sevgi taşır. Bu illüzyonun ya da bu yoğunluk katının dersi/ hedefi budur. Alıştırma ise bu sevgiyi bilinçli olarak, farkındalık içinde görebilmek ve sapmaları idrak etmektir. Bu ilk çaba işin temel taşını oluşturur. Bir varlığın yaşam-deneyiminin geri kalan kısmı ise bu seçimin üzerine inşa edilir, bu seçime dayanır. İkinci adım ise her yaşanmakta olan anda sevgiyi aramaktan geçer, bu suretle eklenme başlar. Üçüncü arayış ikinciyi güçlendirir, dördüncü ise üçüncüyü güçlendirir ya da ikiye katlar. Daha önce söz edilen güçlendirme çeşidinde olduğu gibi, bu arayış içinde de samimiyetsizlik sapmasının yarattığı çatlaklar yüzünden güç kaybı olabilir. Ama benliğin benliğe bilinçli olarak sevgiyi aradığını bildirmesi öylesine belirgin ve merkezi bir irade tezahürüdür ki, bu sürtünmenin yarattığı güç kaybı önem taşımaz.
İkinci alıştırma: Evren tek bir varlıktır. Bir varlık başka bir varlığa baktığında Yaratan’ı görmelidir. Bu çok yararlı bir alıştırmadır. Üçüncü alıştırma: Bir aynaya bakın, Yaratan’ı görün. Dördüncü alıştırma: Çevrenizdeki yaratılmış şeylere bakın, Yaratan’ı görün.
Bu alıştırmaların ön koşulu ya da temeli, meditasyon diyebileceğimiz bir olaya ya da dua etmeye olan yatkınlıktır. Böyle bir tutum alınırsa bu alıştırmalar sürdürülebilir. Eğer bu tutum yoksa, bilgiler akıl ağacının köklerine erişip içine işleyemez ve bu suretle bedeni etkili kılıp yüceltemez ve ruhunuza dokunamaz.” (Ra 1, s. 149,150)



BİR’İN YASASI’NA DOĞRU TEKAMÜLÜ HIZLANDIRMAK İÇİN ALIŞTIRMA


Birinci Alıştırma: Sevgi Alıştırması

a.) Bu sizin illüzyonunuz için en kullanışlı ve en gerekli olandır. Bunun içeriği sevgidir.
b.) Yaşanan an sevgi taşır.
c.) Sevgi 3. Yoğunluk Katının Hedefidir.
d.) Sevgiyi bilinçli olarak, farkındalık içinde görebilmek ve sapmaları idrak etmek gerekir.
e.) Bu ilk çaba işin temel taşını oluşturur.
f.) Bir varlığın yaşam-deneyiminin geri kalan kısmı ise bu seçimin üzerine inşa edilir, bu seçime dayanır.
g.) Yaşanmakta olan anda sevgiyi aramak gerekir.
h.) Bu suretle eklenme başlar, sevgi güçlenir ve katlanır.
i.) Samimiyetsizlik bu katlamaya engeldir, samimi olmak gerekir.
j.) Benliğin benliğe bilinçli olarak sevgiyi aradığını bildirmesi gerekir.



İkinci Alıştırma: Evren Tek Bir Varlıktır

a.) Bir varlık başka bir varlığa baktığında Yaratan’ı görmelidir.
b.) Bu çok yararlı bir alıştırmadır.



Üçüncü Alıştırma: Siz Yaratan'sınız

a.) Bir aynaya bakın, Yaratan’ı görün.
b.) Bu çok yararlı bir alıştırmadır.



Dördüncü Alıştırma: Çevrenizdeki yaratılmış şeylere bakın, Yaratan’ı görün.


Sevgili Ra, alıştırmaların devam edebilmesi için kişinin meditasyon yapmasını veya dua etmesini önermektedir. Bunlar yapılır ise ancak alıştırmalar devam edebilir deniliyor. Meditasyon veya dua ile bilgilerin, akıl ağacının köklerine erişip işleyeceği ve bu suretle de bedeni etkili kılıp yüceltileceği ve bilgilerin ruha dokunabileceği ısrarla söylenmektedir. Meditasyon yapılması, Ra toplumsal bellek bileşimi tarafından kitabın çeşitli bölümlerinde de önerilmektedir. Bir’in Yasa’sını idrak edebilmek istiyorsak eğer; Altıncı yoğunluk ışık varlığının bu önerisini dikkate almak gerekecektir: Meditasyon yapın.


“Sadece tek bir yasa vardır. O da Bir’in Yasası’dır. Diğer yasa dediklerimiz bu yasanın sapmalarıdır” (Ra 1, s. 288)


“Tekâmül, sizin şimdi peşinde olduğunuz idrak düzeyinden sevgi yasalarının yönettiği ve ışık yasalarını arayan bir idrak düzeyine doğrudur. Işık Yasası’yla titreşenler, Bir’in Yasası’nı ararlar. Bir’in Yasasıyla titreşenler ise Sonsuzluk Yasası’na erişmeye çalışırlar. Bireysel benliğin var olan her şeyle birleşip bu birlik içinde erimesinden sonra ne olduğunu söyleyemeyiz; çünkü biz hâlâ Ra’yız ve var olan her şey olmayı arıyoruz. Böylece yolumuz ileriye doğru gitmektedir.” (Ra 1, s.93)


“Sadece sonsuz olduklarını biliyoruz. Sonsuz sayıda oktav bulunduğunu kabul ediyoruz. Ancak, bize de öğretmenlerimiz tarafından öğretildiğine göre, yaratılış gizemle kaplı bir birliğe sahiptir; tüm bilinç belirli aralıklarla (periyodik olarak) toplanıp birleşmekte (bir olmakta) ve sonra yeniden başlamaktadır. Onun için sadece sonsuz bir tekâmül olduğunu kabul ettiğimizi söyleyebiliriz. Bu tekâmül devreler halinde ilerlemektedir ve daha önce de söylediğimiz gibi gizemle kaplıdır.”(Ra 2, s.20)



Buradan çıkan sonuçlar:

1. Üçüncü yoğunluk varlıklarının tekamülü; şimdiki idrakten sevgi yasalarının yönettiği ve ışık yasalarını arayan bir idrak düzeyine doğrudur.
2. Işık Yasası’yla titreşenler, Bir’in Yasası’nı ararlar.
3. Bir’in Yasası’yla titreşenler ise Sonsuzluk Yasası’na erişmeye çalışırlar.
4. Bireysel benlik var olan herşey ile birleşip; bu birlik içerisinde erir.
5. Yaratılış gizemle kaplı bir birliğe sahip.
6. Tüm bilinç belirli aralıklarla (periyodik olarak) toplanıp birleşmekte (bir olmakta) ve sonra yeniden başlamaktadır.
7. Sonsuz bir tekamül vardır.
8. Bu tekamül devreler halinde ilerlemektedir ve gizemle kaplıdır.




SAPMA YASALAR (BİR’İN YASASI’NIN SAPMALARI)


Özgür İrade Yasası


“Bir’in Yasası’nın ana sapmalarından biri de özgür irade sapmasıdır. Yani, her varlık etrafındaki akıl/beden/ruh bileşimlerini kabul ya da reddetmekte veya onlara önem vermemekte ya da yaratılışın bizzat kendisini yadsımakta özgürdür.” (Ra 1, s.148)

“Bizim Bir’in Yasası’nın en önemli sapmalarından biri olduğuna inandığımız bir yasa var. Bu da Karışıklık Yasası-‘dır. Siz buna Özgür İrade Yasası dersiniz.” (Ra 1, s.94)

“Bu noktadan sonra sapmaların çokluğu (birden-fazlalığı) birbirine eşittir. İlk sapma, yani özgür irade bir odak bulur. Bu odak da sizin Logos dediğinizdir, yani Yaratıcı Prensip ya da Sevgi’dir.” (Ra 1, s.202)

“SORU: Sonsuz zekânın ilk sapmasının özgür irade sapması olduğu anlaşılıyor. Bu sapmayı tarif edebilir misiniz?

RA: Birin Yasası’nın bu sapmasında, Yaratan’ın Kendisini tanıyacağı (bileceği) bildiriliyor.


SORU: O zaman ben şöyle yorumlamakta haklı mıyım: Bu “bilme”yi gerçekleştirecek yollarla ilgili olarak Yaratan, mutlak seçim özgürlüğü bahşediyor. Doğru mu?

RA: Tamamen doğrudur.” (Ra 2, s.10)



Buradan çıkan sonuçlar:

1. Bir’in Yasası’nın bu sapmasında, Yaratan’ın Kendisini tanıyacağı (bileceği) bildiriliyor.
2. Bu “bilme”yi gerçekleştirecek yollarla ilgili olarak Yaratan, mutlak seçim özgürlüğü bahşediyor.
3. Yani, her varlık etrafındaki akıl/beden/ruh bileşimlerini kabul ya da reddetmekte veya onlara önem vermemekte ya da yaratılışın bizzat kendisini yadsımakta özgürdür.
4. Özgür irade, Yaratıcı Prensip ya da Sevgi’dir.




Sevgi Sapması


“İlk sapma, yani özgür irade bir odak bulur. Bu odak da sizin Logos dediğinizdir, yani Yaratıcı Prensip ya da Sevgi’dir.” (Ra 1, s202)



Işık Sapması


“Yaratıcı prensibin çağrısına uyan sonsuz zekânın ilk ve temel sapması olan ışığın kendisi de zeki ve enerji doludur” (Ra 1, s.174)

“SORU: Dün verdiğiniz bilgilerde, ilk ana sapmanın Özgür İrade sapması olduğunu söylediniz. Bir’in Yasası bir sıra mı izliyor? Yani birinci, ardından ikinci ve üçüncü sapmalar mı var?

RA: Bir noktaya kadar bu dediğiniz geçerlidir. Bu noktadan sonra sapmaların çokluğu (birden-fazlalığı) birbirine eşittir. İlk sapma, yani özgür irade bir odak bulur. Bu odak da sizin Logos dediğinizdir, yani Yaratıcı Prensip ya da Sevgi’dir. Bu zeki enerji de, böylece, Işık diye bilinen sapmayı yaratır. Bu üç sapmadan, çok, pek çok sapma hiyerarşileri ortaya çıkar; bunların her birinin de sentez yoluyla birleştirilecek kendi paradoksları vardır ve hiçbirinin diğerinden daha önemli olduğu söylenemez” (Ra 1, s.202)



Öğrenme/Öğretme Sapması


“Bir kişinin aydınlatılması, herkesin aydınlatılması demek değil midir? Bunun için de, ne kadar konuşmamızı isterseniz o kadar konuşmak üzere kendimizi ayarlamış bulunuyoruz. Bir’in Yasası’nın en temel sapmalarından biri de öğrenme/öğretme bölümüdür.” (Ra 1, s.85)

“Böylece, öğrenmekle öğretmek aynı şeydir; ama eğer öğrenmekte olduğunuz şeyi öğretmiyorsanız kendinize/onlara pek yararınız olmaz. Bu anlayış üzerinde yeterince durmalısınız, çünkü bu dönemdeki deneyimlerinizde rol oynayan bir sapmadır bu.” (Ra 1, s.81)

“Şurası dikkatle kaydedilmeli, üzerinde düşünülmeli ve kabul edilmelidir ki; Bir’in Yasası, hangi amaçla olursa olsun (ister kendine, isterse başkalarına hizmet) güçlerini birleştirerek çaba göstermeye karar veren her toplumsal bellek bileşimi için geçerlidir. Böyle bir durumda, Bir’in Yasası’nın başlıca sapmaları olan yasalar yürürlüğe konur ve özgürce yapılan bu seçimlerin uygulanması için bir vasıta olarak da uzay/ zaman illüzyonu kullanılır. Böylece, ne arıyor olurlarsa olsunlar bütün varlıklar öğrenirler; kimi hızlı, kimi yavaş, ama hepsi aynı şeyi öğrenir.” (Ra 1, s.129)

“Bizim öğretme/öğrenme yöntemimizde öğretmek/öğrenmek yerine yol göstermek kabul edilemez.”( Ra 1, s.135)



Şifa Sapması


“Bir’in Yasası’nın başlıca sapmalarından biri şifadır. Bir insan, varlığının derinliklerinde Bir’in Yasası’nı hissettiğinde ve idrak ettiğinde; yani uyumsuzluğun, kusurun olmadığını, her şeyin tamam, bütün ve mükemmel olduğunu idrak ettiğinde şifa gerçekleşir. Böylece, bu varlığın içindeki sonsuz zekâ; beden, akıl ya da ruha ait illüzyonu (yani içinde bulunduğunu sandığı şekli-biçimi) yeniden düzenleyerek onu Bir’ in Yasası’yla uyumlu hale getirir.” (Ra 1, s.105)



Hizmet Yasası


“Konfederasyon’ un sunduğuna benzer hizmetlerin genel nedeni ise Bir’in Yasası’nın ana sapmalarından biri olan hizmet yasasına uymaktır.” (Ra 1, s.187)

“Üçüncü yoğunluk derecesine uygun bir benzetme yaparsak, yaratılışın Tek Varlık’ı tıpkı bir beden gibidir. Bedenin bir bacağı ağrısa buna kulak asmayabilir miyiz? Ya da derisinde bir çürük oluşsa? Bir yarası iltihaplansa? Hayır, böyle bir çağrıya kulak asmamazhk yapamayız. Biz, keder varlıkları, bir fiziksel bedenin ağrılarına benzettiğimiz keder ve acıları iyileştirmeye çalışmayı hizmet yolumuz olarak seçtik.” (Ra 1, s.187)



Buradan çıkan sonuçlar:

1. Yaratılışın Tek Varlık’ı tıpkı bir beden gibidir.
2. Konfederasyon’ un sunduğuna benzer hizmetlerin genel nedeni ise Bir’in Yasası’nın ana sapmalarından biri olan hizmet yasasına uymaktır.




HİZMETİN TÜRLERİ (Başkalarına Hizmet ve Kendine Hizmet)


“Dostlarım, şunu unutmayın; başkalarına hizmet etmek aslında insanın kendisine hizmet etmesi demektir. Dikkat ederseniz hepsi birdir demiyoruz. Yani ‘ha kendine hizmet etmişsin ha başkalarına’ sözü doğru değildir. Çünkü insanın kendisi tabii ki başkasından farklıdır. Herkesin kendi kimliği vardır. Ama ‘birlik ve bütünlük de vardır. Bunun için de sürünün bir koyununa karşı hissedilen olumsuz duygu, insanın kendisine ve sonuçta da Yaratana karşı hissedilen olumsuzluktur. Bu da başkalarına hizmet ederek kendinize ve dolayısıyla da Yaratan’a yaptığınız hizmeti lekeler, kusursuzluğunu bozar. Unutmayınız ki, her insan, onunla kimliğiniz ‘bir’ olsa da, bağımsızlığı hiçbir biçimde sarsılmaması gereken bütünüyle özgür bir varlıktır.” (Ra 1, s.187 Konfederasyon üyesi Hatonn)

“Bu emirlerin kaynağı, negatif varlıkların pozitif eğilimli varlıklara onları zorlayıcı bir tarzda bazı bilgileri vermeleri yasasıdır.” (Ra 2, s.208)

“Ortam, Konfederasyon kaynaklı pozitif eğilimli güçler ile negatif eğilimli kaynaklar arasında yoğun bir savaşın yaşandığı bir savaş alanıydı.” (Ra 2, s.209)

“bazı fiziksel şeyler yapması için ona yaptığı baskılar sonucunda bu bilgiler negatif bir eğilim kazandılar.” (Ra 2, s.209)

“Sadece negatif ya da kendine hizmete eğilimli gezegenlerin çok daha az sayıda olduğunu söyleyebiliriz.” (Ra 2, s.213)

“Orionlu varlıkların bu pozitifliği bu varoluş katından silmek istemelerinden kaynaklanır.” (Ra 1, s.320)

“Bu kaynaklar, bu son derece pozitif eğilimli, sizin deyiminizle melek gibi varlığın, diğer varlıkların yaşamlarını iyileştirecek şeyler yapması için ona yardım ettiler.” (Ra 2, s.159)

“Bu bilgiler aslında negatif özellikler taşımalarına rağmen, pozitifliği taklit etme çabası içindeydiler.” (Ra 2, s.208)

“Orion grubunun amacı fethetmek ve köleleştirmektir. Bunu yapmanın yolu da, seçkin bir sınıf oluşturarak, diğerlerinin, söz ettiğiniz yasalar ve aynı varlığın söz ettiği diğer bazı yollarla bu seçkinlere hizmet etmelerini sağlamaktır.” (Ra 2, s.209)

“Bu yoğunlukta bulunan negatif, kendine-hizmet eğilimli varlık artık” (Ra 1, s.309)

“SORU: Burada çok önemli bir noktaya değindiğimize inanıyorum. Yani, bu kutuplaşmada tıpkı elektrikte olduğu gibi büyük bir güç bulunuyor. Bir pozitif bir de negatif kutup var. Bunlardan bir tanesini ne kadar çok yüklerseniz, potansiyel fark, iş yapma gücü de o oranda artıyor. Bu benzetmem sizce doğru mu?

RA: Kesinlikle doğrudur.” (Ra 2, s.256)



Buradan çıkan sonuçlar:

1. Bir’in Yasası’na Hizmet iki türlüdür.
2. Başkalarına Hizmet, pozitif yoldur.
3. Kendine Hizmet, negatif yoldur.
4. ‘Ha kendine hizmet etmişsin ha başkalarına’ sözü doğru değildir.
5. Herkesin kendi kimliği vardır.
6. Ama ‘birlik ve bütünlük de vardır.




HASAT VE BAŞKALARINA HİZMET (Pozitif Yol)


“Gezegenimizin başına geleceği söylenen bu maddesel felaketin, metafizik olarak anlamı nedir? Konfederasyon, gezegenin bizzat kendisinin yeni bir titreşime, yeni bir uzay ve zaman parçasına geçeceğini söylüyor. Birçokları buna Yeni Çağ adını veriyorlar. Biz buraya ancak, enkarnasyonlar boyunca öğrenmeyi ya da öğrenmemeyi seçtiğimiz sevgi derslerimizi tam olarak öğrendikten sonra girebiliriz. Bunun için de Konfederasyon, pozitif yolu izlemeyi seçip seçmemenin çok önemli olduğunu bildiriyor.

“Çok yakında bir seçim yapılması gerekiyor ve bu gezegendeki bütün insanların yapılacak seçimi anlamaları çok iyi olurdu. Bu gezegendeki birçok insan için bu seçimin ne olduğunu anlamak zordur, çünkü bu onların şimdiye kadar üzerinde hiç düşünmedikleri bir seçimdir.. Çok kısa süre sonra yapmak zorunda kalacakları seçimin idrakine varamayacak kadar günlük faaliyetlerine ve aslında çok önemsiz olan arzu, istek ve karmaşalarına dalmış durumdalar. İsteseler de istemeseler de, anlasalar da anlamasalar da, hiçbir şeyden etkilenmeyecek olan bir gerçek ortadadır; dünya yüzünde yaşayan her insan yakın bir gelecekte bir seçim yapacaktır. Bunun orta yolu yoktur. Bazıları sevginin ve ışığın yolunu seçecekler, bazıları da seçmeyecekler.

Bu seçimi yapmak için ‘Ben sevgi ve ışık yolunu seçiyorum’ ya da ‘Ben bu yolu seçmiyorum’ demek yetmez. Sözlerle belirtilen seçim hiçbir şey ifade etmez. Bu seçim, kişinin seçimini hayata, eyleme geçirmesiyle ölçülecektir. Bu eylemi yorumlamak, O’nun Hizmetindeki Gezegenler Konfederasyonu üyeleri olan bizler için çok kolaydır. Bunun saptanması kişinin titreşim derecesinin ölçülmesiyle yapılır. Eğer bir kişi, sevgi ve idrak yolunu seçenlere katılmak istiyorsa, onun titreşim derecesinin belli bir asgari düzeyin üstünde olması gerekir. Şu anda bu düzeye çok yaklaşmış olanlarınız var ama, yeryüzüne hakim olan yanlış düşüncelerin yarattığı koşullar yüzünden bu noktanın etrafında kararsız bir biçimde dalgalanıp duruyorlar; hatta bazıları sevgi ve idrak yolundan uzaklaşryorlar bile. Şu anda titreşim dereceleri, bu gezegenin yakında yaşayacağı yüksek titreşim derecesine kolaylıkla geçebilecek kadar yükselmiş olanlarınız da az değildir.”

Bizim klasik dinlerimizde belirtilen “Yargı Günü” kavramından farkı, bizi yargılayacak olanın, bizden ayrı bir Tanrı değil de, içimizde bulunan bir Tanrı olmasıdır. Bu “hasat”ın sonucunda bazıları yeni bir sevgi ve ışık çağına geçecekler ve Konfederasyon’un dediği gibi çok olumlu ve güzel bir titreşim düzeyinde yeni dersler öğreneceklerdir. Diğerleri ise bu seferki derslerini tekrarlamak zorunda kalacaklar ve sevgi dersini yeniden öğreneceklerdir” (Ra 2, s.50,51)



Buradan Çıkan Sonuçlar:

1. Çok yakında bir seçim yapılması gerekiyor.
2. İnsanlar, çok kısa süre sonra yapmak zorunda kalacakları seçimin idrakine varamayacak kadar günlük faaliyetlerine ve aslında çok önemsiz olan arzu, istek ve karmaşalarına dalmış durumdalar.
3. ‘Ben sevgi ve ışık yolunu seçiyorum’ ya da ‘Ben bu yolu seçmiyorum’ demek yetmez. Sözlerle belirtilen seçim hiçbir şey ifade etmez.
4. Bu seçim, kişinin seçimini hayata, eyleme geçirmesiyle ölçülecektir.




HASAT İÇİN HİZMET SEÇİMİ


“Bu Bir’in Yasasının bir sapmasından dolayıdır. Bu sapma şunu bildirir: Sonsuz zekâya açılan kapı, sizin deyiminizle, doğru ve dürüst bir yolun sonunda bulunur. Kendini yüzde elli bir oranında başkalarına hizmete adamak, yüzde beş oranında adamak kadar zordur. Aldırmazlık (önem vermeyiş, umurunda olmayış) çukuru bu ikisinin arasındadır.” (Ra 1, s. s.233)



Buradan Çıkan Sonuçlar:

1. Dördüncü yoğunluğa BH hasatı için varlığın; başkalarına hizmet eğilimi 51 ve kendine hizmet eğilimi yüzde 49 olması gerekir.

2. Dördüncü yoğunluğa KH hasatı için varlığın; başkalarına hizmet eğilimi yüzde 5 ve kendine hizmet eğilimi yüzde 95 gerekir.

3. Hasata negatif yoldan gitmek, pozitif yoldan gitmeye göre çok daha zordur.

4. Pozitif Yol için (BH) için kişi sevgi ve ışık yolunu seçip bunu hayata hizmet olarak geçirmesi gerekir.




“SORU: O halde bir gezegenin bizim şimdi içinde bulunduğumuz durumdan tek çıkış yolu, halkın Bir’in Yasası’nın farkına varması ve onu uygulamaya başlamasıdır. Doğru mu?

RA: Doğrudur.” (Ra 2, s. s.212)



Ra Bilgileri'nden Seçmeler

İNSANLARIN BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞU ÜÇÜNCÜ YOĞUNLUK DERECESİNİ TEKRARLAYACAKLAR


“SORU: Şimdi burada, dünyada o kadar çok negatiflik bulunurken siz niçin Dünya’nın dördüncü yoğunluk derecesi negatif kutbunda olacağını söylemiyorsunuz da, dördüncü yoğunluk derecesi pozitif kutbunda olacağını söylüyorsunuz?

RA: Dünya negatif gibi görünüyor. Bu pozitif eğilimli varlıkların son dönemde meydana gelen korkunç olaylar karşısında duydukları dehşeti ifade etmeyip suskun kalmalarından kaynaklanıyor. Yine de, başkalarına hizmet eğilimli hasata uygun kişilerin sayısı, kendine hizmete eğilimli haşata uygun kişilerin sayısını çok aşmaktadır.


SORU: Başka bir deyişle, dördüncü dereceye hasat edilecek varlıklar içinde daha çok sayıda pozitif ve daha az sayıda negatif varlık bulunacak. Öyle mi?

RA: Evet. Ancak, insanların büyük bir çoğunluğu üçüncü yoğunluk derecesini tekrarlayacaklar.”(Ra 2, s.231)











ORİON GRUBUNUN AMACI FETHETMEK VE KÖLELEŞTİRMEKTİR


“SORU: Bana “Emirler”in kaynağını söyleyebilir misiniz?

RA: Bu emirlerin kaynağı, negatif varlıkların pozitif eğilimli varlıklara onları zorlayıcı bir tarzda bazı bilgileri vermeleri yasasıdır. Bu bilgiler aslında negatif özellikler taşımalarına rağmen, pozitifliği taklit etme çabası içindeydiler.


SORU: Bunu da Orion grubu mu yapmıştı?

RA: Evet.


SORU: Bunu ne amaçla yapmışlardı?

RA: Daha önce de belirtildiği gibi, Orion grubunun amacı fethetmek ve köleleştirmektir. Bunu yapmanın yolu da, seçkin bir sınıf oluşturarak, diğerlerinin, söz ettiğiniz yasalar ve aynı varlığın söz ettiği diğer bazı yollarla bu seçkinlere hizmet etmelerini sağlamaktır.


SORU: Eğer bu varlık pozitif eğilimli ise, Orion grubu onunla nasıl temas kurabildi?

RA: Ortam, Konfederasyon kaynaklı pozitif eğilimli güçler ile negatif eğilimli kaynaklar arasında yoğun bir savaşın yaşandığı bir savaş alanıydı. Söz konusu varlık ise etki altında kal maya uygun yapıdaydı ve Bir’in Yasası ona en sade şekliyle verilmişti. Ancak halkının, üçüncü yoğunluk katında çok özel (mucize türünden) bazı fiziksel şeyler yapması için ona yaptığı baskılar sonucunda bu bilgiler negatif bir eğilim kazandılar.

Bu da varlığı, kendine-hizmet özellikleri taşıyantipte bilgi ve felsefeye açık duruma getirdi.


SORU: Bir’in Yasası’nın bilgilerini almış, bunların bilincinde olan bir varlığın (Özgür İrade Yasası’na aykırı olarak) “Yapmayacaksın!” demesini bütünüyle olanaksız görüyorum. Doğru mu?

RA: Doğrudur.”(Ra 2, 208,209,210)




Buradan Çıkan Sonuçlar:

1. Orion grubunun amacı fethetmek ve köleleştirmektir.
2. Bunu yapmanın yolu da, seçkin bir sınıf oluşturarak, diğerlerinin seçkinlere hizmet etmelerini sağlamaktır.
3. “Emirler”in kaynağı Orion haçlılarıdır.
4. Bu bilgiler aslında negatif özellikler taşımalarına rağmen, pozitifliği taklit etme çabası içindeydiler.
5. Bir varlığın (Özgür İrade Yasası’na aykırı olarak) “Yapmayacaksın!” demesini bütünüyle olanaksızdır.









DUYGULAR-1



S: Uzaylılar bu olayda duygusal bir kargaşa yaratmak için herhangi birşey yaptılar mı?
C: Her zaman yapıyorlar.


C: Zihni incelemek ve duygularını çekmek.
S: (L) Yani onun duygularını mı emiyorlar?
C: Evet.
S: (L) Onun duygularıyla besleniyorlar mı?C: Evet.
S: (L) F___'nin duygularıyla besleniyorlar mı?
C: Evet.
S: (L) Bunu durdurmanın herhangi bir yolu var mı?
C: Bu sürekli değildir.
S: (L) Benim duygularımı emiyorlar mı?C: Evet.
S: (L) Bu bizim faydamıza mı?
C: Hayır.
S: (L) Bunu yapanlar kötü adamlar mı?
C: Evet.
S: (L) Bu duygu emilimini kesmenin bir yolu var mı?
C: Kanallamayı ve meditasyonu sürdürün.
S: (L) Kanallama duygu emilimini kesecek ne yapıyor?
C: Bilgilendiriyor.

S: (L) Neden duygu enerjilerimizi emiyorlar?
C: Kendi enerji eksiklerini gidermek için.


S: (L) Eğer bir birey teorik olarak.... Şu anda hissettiğim garip duygunun nedeni nedir?
C: Hızlanan öğrenme ile birlikte gelişen metabolik değişimler.


S: (L) "Üçüncü bir melek çıkarak güçlü bir sesle, her kim canavara hürmet gösterir ve onun damgasının alnına veya eline basılmasına izin verirse, o da Tanrı'nın kızgınlık ve gazap şarabından içmek zorunda kalacak ve kutsal meleklerin ve kuzunun huzurunda ateş ve kükürtle işkence görecek..."
C: Dezenformasyon. Korku ve direnç yaratarak dünya-dışıların bu negatif duyguların enerjisiyle beslenebilmeleri amacına hizmet ediyor



S: (L) Genel manada, olayların çoğunda paranoyanın veya şizofreninin sebebi nedir?
C: Kertenkelelerin enerji manipülasyonu.
S: (L) Neden?
C: Negatif neticelerle beslenmek için.
S: (L) Yani ille de yapışık ruhlar olmak zorunda değil?
C: Hayır.
S: (L) Kertenkeleler amaçlarına ulaşmak için kişilere ilişen karanlık enerjileri kullanıyorlar mı?
C: Evet.
S: (L) Paranoit şizofreni olaylarının çoğunda yapışık ruhlar kullanılıyor mu?
C: Evet.
S: (L) Şizofreniyi genetik yolla sürekli hale getiriyorlar mı?
C: Yapabilirler. Veya zihinsel ve duygusal yolla. Çevresel hayat deneyimleri.



S: (J) Sinüs sorunlarıma neden olan şey nedir?
C: Duyguların bastırılması.
S: (J) Hangi duygular?
C: Hisler. Çocuklukta duygularını göstermemen öğretildi.



S: (L) Bu eklenti öncesi omurganın ve kafatasının durumu nasıldı?
A: Orada bir çıkıntı yoktu. Kıskançlık oradan çıkıyor, bunu hissedebilirsiniz bile.
S: (L) DNA sınırlandırmasından kaynaklanan bu duygular, Carl Sagan'ın bahsettiği "Sürüngen Beyin"le alakalı mı?
A: Dolaylı olarak.



S: (T) Bu implantlar, duygularımı kontrol edip negatif olanları arttırmalarını ve böylece bu duyguların enerjisiyle beslenmelerini mi sağlıyor?
A: Kontrol değil, etki.

S: (L) Sanıyorum söylemek istedikleri şey şu; eğer kızgınlaştığını hissediyorsan, bunu durdurmanın tek yolu kızmayı bırakarak mutlu veya huzurlu olmandır. Mutlu ve huzurluyken onlara herhangi birşey gönderme isteği duymazsın.
A: Bingo.




S: (T) Pozitif duygularım var ve negatif duygularım var; İkisi de beni ben yapıyor.
C: Eğer istersen, sadece pozitif duyguların olabilir.
S: (T) Eğer sadece pozitif duygularım olursa, ki güzel birşey olurdu herhalde, bu durum Kertişlerin algılayıcı cihazına nasıl bir etki yapardı?
C: Onları iptal eder.
S: (T) Yani bu cihazlar negatif frekanslara mı ayarlı?
C: Evet.




S: (L) Yani ilk ipucunu gördüğünde duygularını kontrol etmeye başlaman gerekiyor. Yaşadığın herşeyi, bunların hepsinin senin kendi yaratımının birer yansıması oluğunu ve senin mutlak iyiliğine hizmet ettikleri kabulü ve bilgisi ile değerlendirmen gerekiyor. Tabii bir süre boyunca bir besin kaynağı olarak seni tekrar kazanmak için belki on kat daha fazla çaba harcayacaklar ama bunu başaramadıklarını gördüklerinde artık seninle uğraşmayı bırakacaklar, bu şekilde mi?
A: Sen ve F___ şu anda bunu deneyimliyorsunuz.



13 Temmuz 2002  Kasyopya Celsesinden

...
S: (L) Mouravieff diyor ki; iki tür insan vardır. O bu iki türü "Adem öncesi" ve " Ademsel" olarak adlandırıyor [III. Kitabında bu konuda görüşlerini açıklıyor(çn: Gnosis 3. kitap)]. Ana fikir özet olarak; Adem Öncesi insan türünün bir "ruhlarının" olmaması ve bir ruh geliştirme ihtimallerinin de olmaması. Tabii bu oldukça sarsıcı bir düşünce ama son zamanlarda bu konuda yapılan bilimsel tartışmalar var ve bunların dayanak noktası da bir klinik kanıta dayanıyor, bu da gerçekten "mekanik" olan ve "iç" veya "yüksek" benliğe sahip olmayan insanların varlığı [bknz. "Division of Consciousness" çn : "Bilinçliliğin Bölünmesi"].
Bu konuda Gurdjieff ve Castaneda'nın da benzer görüşleri vardı.
Mouravieff'in ortaya koyduğu bu düşünce, yani bu şekilde iki tür insan olması yaklaşımı doğru mu ?
C: Elbette, bununla birlikte bir "İncil tesfiri" var.

S: (L) Mouravieff diyor ki "Adem-öncesi" insan türünün bir üst merkezleri yok ve bizim 300.000 yıl olarak tahmin ettiğimiz Büyük Çevrim boyunca da bir üst merkez geliştirebilme ihtimalleri yok. Bu "Adem-öncesi" varlıklarla ilgili doğru bir tanımlama mı ?
C: Evet, onlar yoğunluk seviyeleri arasındaki "organik portallar." [ç.n. portal =kapı, geçiş]

S: (L) Mouravieff' e göre bu insan türünün farkındalıklarını [bilinçlerini] yükseltmeye yönelik her türlü çaba başarısız olmaya mahkum.
C: Oldukça. Büyük bir kısmı çok efektif makinalar. Sizlerin "psikopat" olarak tanımladıklarınız "defolu" olanlar. En iyileri çok uzun ve dikkatli bir gözlemlemeye tabi tutulmadıkça ayırdedilemezler.

S: (V) ben veya bu odadaki herhangi başka bir kimse, hiç böyle biriyle karşılaştık mı, eğer karşılaştıysak, referans olması için örnek verebilir misiniz ?
C: İnsan nüfusunun yaklaşık olarak bu şekilde iki eşit sayıda bölündüğü gerçeğini göz önüne alırsan, o zaman sıradan "ruhlu" [ademsel] bir insanın hayatı boyunca eşit sayıda organik portalla ve ruhlu insanla karşılaştığını daha iyi anlayabilirsin. Bununla birlikte birisi ruhunu geliştirme ve güçlendirme sürecine girmişse, Kontrol Sistemi bu kişinin hayatına daha fazla bu tür "öğe" sokmaya çalışır. Şimdi; karşılaştığın ve tanıştığın tüm insanları düşün ve özellikle de samimi olduklarını. Bunların hangi yarısının organik portal olduğunu ayırt edebilir misin ? Ayırt etmek zor değil mi ?

S: (BT) Bu İncil' de bahsedilen "kan soyunun kirlenmesi" ifadesinin ardında yatan orijinal anlam mı ?
C: Evet.

S: (L) Bu, "Frank" le, Vincent Bridges'le , Terri Burns'le , Olga'yla ve çetenin geri kalanıyla yaşadığımız deneyimlere kesinlikle yepyeni bir anlam kazandırıyor.
Bunun anlamı şu ki; bu organik portalları , ruhlu insanlardan ayırt edebilmek yükseliş süreci [ç.n. : hasat] açısından can alıcı ve kritik bir konu.
............
(V) Geriye dönüp hayatımı incelediğimde, bana öyle görünüyor ki; babam kesinlikle bir organik portaldı.
C: Sakın şimdi doğru, yeterli düşünme sürecini gerçekleştirmeden kimseyi etiketlendirmeye başlamayın. Unutmayın çoğunlukla; tutarsız ve karşıt bir tutum sergileyen bir kişi mücadele içerisindeki bir ruh olabilir.

S: (L) Sanırım söyledikleri temel şey ; gerçekten iyi olanları [ç.n. gerçekten kusursuz bir organik portal olanları] çok uzun bir gözlemleme süreci hariç ayırt edemezsin. Psikopatlarla ilgili çalışma yaparken keşfettiğimiz temel anahtar onların eylemlerinin söyledikleriyle uyuşmuyor olmalarıydı. Peki ya bu yalnızca zayıf ve isteksiz olmanın bir semptomu olduğunda ? (A) Bir ruhum olup olmadığını nasıl anlayabilirim ?
C: Hiç başkası için için sızlıyor mu ?

S: (V) Sanırım empatiden bahsediyorlar. Ruhu olmayan insanlar başka bir insana ne olduğunu umursamıyorlar. Bir başka insan acı ve sefalet içerisindeyse bunu nasıl umursayacaklarını dahi bilmiyorlar.
C: Deneyimledikleri tek acı "yiyecek" veya konfordan, ya da istedikleri bir şeyden mahrum bırakılmalarıdır. Onlar ayrıca empatik görünebilmek için başkalarının algılarını dolandırmada ustadırlar. Fakat genel olarak bu tarz davranışlar basitçe kontrolü elde tutmak içindir.

S: (A) Bir ruhun olması ya da olmamasının kan soyuyla [bağıyla] ne ilgisi var ?
C: Genetik ruhla birleşir, eğer varsa.

S: (L) "Organik portallar" öldükleri zaman 5. yoğunluğa giderler mi ?
C: Yalnızca geçici olarak , "ikinci ölüme" kadar.

S: (V) Bu organik portal türü insanların "orijini" neresidir ? Yaratılış planı açısından bakıldığında, nereden geldiler ?
C: Orijinal olarak 2. ve 3. Yoğunluk arası köprünün bir parçasıydılar. Bu konuda kısa dalga çevrimleri ve uzun dalga çevrimleri konusundaki celselere yeniden göz atın.




RA BİLGİLERİ_SEÇMELER

HAYVANSAL OLMAYAN, YANİ HAYATTA KALABİLMESİ AÇISINDAN GEREKLİ OLMAYAN BAZI İHTİYAÇLARI OLDUĞUNU DA FARK EDİLMESİ- YÜZDE 54’ÜN ANLAMI NEDİR?





SORU: 75.000 yıllık devre başladığında, ortalama insan ömrü yaklaşık olarak dokuz yüz yıldı. O devredeki reenkarnasyon (tekrardoğuş) programlama mekanizması ve süreci nasıl işliyordu? Üçüncü yoğunluk derecesi madde alemine yapılan enkarnasyonlar arasındaki zaman, varlıkların tekâmülüne ne gibi bir katkıda bulunuyordu?

RA: Bu sorunuz birçok sorunuzdan daha karmaşık. Baştan başlayalım. Üçüncü yoğunluk derecesine yeni giren bir akıl/ beden/ruh bileşiminin enkarnasyon düzeni karanlıktan başlar; çünkü, kendi yoğunluk derecenizi bir uyuma ve unutma durumu olarak düşünebilirsiniz. Bu kat, tek unutma katıdır. Üçüncü yoğunluk derecesi varlığı için unutmak şarttır. Ancak bu şekilde, karışıklık mekanizmaları ya da özgür irade, yeni bireyselleşmiş bilinç üzerinde etkili olabilir.
Böylece, bu yoğunluk derecesine yeni giren varlıklar tüm masumiyetleriyle hayvansal davranışlara yönelmiş varlıklardır; diğer varlıklar onlar için sadece kendi benliklerinin birer uzantısıdırlar ve onları tümvarlık (tek varlık)’ın korunması ve devamı için araç olarak kullanırlar. Ancak varlık yavaş yavaş, hayvansal olmayan, yani hayatta kalabilmesi açısından gerekli olmayan bazı ihtiyaçları olduğunu da fark etmeye başlar. Bu ihtiyaçlar; arkadaşlık ihtiyacı, gülme ihtiyacı, güzelliğe duyulan ihtiyaç, çevresindeki evreni tanıma ihtiyacıdır. Bunlar ilk ihtiyaçlardır.

Enkarnasyonlar birbirine eklendikçe, başka ihtiyaçlar da keşfedilmeye başlanır; değiş tokuş (alışveriş) yapma ihtiyacı, sevme ihtiyacı, sevilme ihtiyacı, hayvansal davranışlarını daha evrensel bir bakış açısına yükseltme ihtiyacı gibi... Üçüncü yoğunluk derecesi devrelerinin başlangıcında enkarnasyonlar otomatiktir ve fiziksel bedenin ölümünün ardından yeniden, ara vermeden gerçekleşirler. Enkarnasyonun deneyimlerini gözden geçirmek ve sarsıcı etkilerini iyileştirmek için fazla bir ihtiyaç duyulmaz. Ancak, sizin deyiminizle, enerji merkezleri yüksek düzeyde harekete geçirilmeye başlandığında, enkarnasyon sırasında yaşanan deneyimlerin içeriği daha çok sevgi dersleriyle ilgili olmaya başlar. Bu suretle, enkarnasyonlar arasındaki zaman uzatılmaya başlar; böylece, bir önceki enkarnasyon sırasında edinilen deneyimlerin gözden geçirilmeleri ve etkilerinin şifa bulabilmesi için gerekli süre sağlanmış olur. Üçüncü yoğunluk derecesi aşamasının bir noktasında yeşilışın merkezi harekete geçirilir (faal hale getirilir); bu noktadan itibaren enkarnasyon otomatik olmaktan çıkar.



SORU: Enkarnasyon otomatik olmaktan çıkınca, varlık artık kendi öğrenimi için yararlı olacak biçimde ne zaman enkarne olması gerektiğine kendisi karar verebilir diye düşünüyorum. Peki anababasını da kendisi mi seçer?

RA: Evet.



SORU: Şu anda, yani devrenin sonuna doğru enkarne olan varlıkların yüzde kaçı kendi seçimlerini yapmaktadır?

RA: Yaklaşık oran yüzde elli dörttür.





(Ra Bilgileri 1, s.273,274,275)



Buradan Çıkan Sonuçlar:

1. Enkarnasyonlar başta otomatiktir, sonra seçimlidir.
2. Üçüncü yoğunluk derecesi varlığı için unutmak şarttır.
3. Yeni giren varlıklar tüm masumiyetleriyle hayvansal davranışlara yönelmiş varlıklardır.
4. Nufusun yüzde 46'sı hala/henüz "otomatik" enkarnasyon sürecindedir. İhtiyaç algılaması da buna göredir.
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol